Dr. Gökmen’den Hastalıklarla Mücadele Ozon Tedavisi Önerisi

Gazeteci yazar Erkan Doğan, Can Radyo’da her hafta sağlık alanında uzman kişilerle merak edilen konularla Sağlık Arenası Programı’na başladı. Doğan’ın bu haftaki konuğu Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp hekimi Dr. Abdülkadir Gökmen oldu. Dr. Gökmen programda ‘Neden hastalanıyoruz?’ sorusundan yola çıkarak sağlıklı yaşam için alternatif, bütünleyici tıp modellerinden ve tedavi yöntemlerinden bahsetti. 

Can Radyo’da her hafta gerçekleştirilecek olan Gazeteci Yazar Erkan Doğan’ın sunduğu Sağlık Arenası programında konuk olan Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp hekimi Dr. Abdülkadir Gökmen, Neden bu kadar çok hastalanıyoruz?, Bizi hasta eden etkenler nedir?, Hastalanmamıza neden olan etkenlerden nasıl korunabiliriz? Sorularını yanıtladı. Bütünleyici tıp ile ilgili bilgilendirmede bulunarak, bütünleyici tıp yöntem ve tedavi şekilleri hakkında detaylı bilgiler verdi. Programın en dikkat çeken konuları vücudumuzdaki toksinlerden arınmamızı sağlayan, pandemi dönemlerinde bağışıklığımızın güçlenmesine katkı sunan bütünleyici tıp yöntemlerinden ozon tedavisi ve geleneksel bir detoks yöntemi olan hacamat konuları oldu. 

“Kronik Hastalıklar Kartopu Gibi Büyüyor”

Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp hekimi Dr. Abdülkadir Gökmen, “Neden bu kadar hastalanıyoruz sorusu aslında insanlık tarihi kadar eski bir sorudur. En kadim antik dönemlerde dahi bu sorunun  cevabı aranmıştır. Günümüz dünyasında karşılaştığımız yeni süreçte kronik hastalıklar oldukça fazlalaştı. Çevremizde 40-50 yaşın üzerinde herhangi bir kronik rahatsızlığı olan kişi sayısı yok denecek kadar azdır. Türkiye’de 20 milyona yakın yüksek tansiyon nedeniyle tedavi gören resmi kayıtlara girmiş hasta var. 10 milyonu aşkın diyabet hastası, kronik böbrek hastalığı ile mücadele eden 9 milyon hasta, 2 milyon kalp yetmezliğinden muzdarip olan hasta var. Yeni modern dünyanın hastalığı olarak bilinen nörodejeneratif hastalıklarda da artışlar var. Neler bunlar? Alzheimer, parkinson ve MS hastalıklarını sayabiliriz. Gelecek 10-20 yılda da devam edecek hastalıklardır. 150 bine yakın kayıtlı parkinson hastası ve 300 bine yakın da alzheimer hastası var ve bu bir kartopu gibi büyüyor” dedi. 

“Bütüncül Tıpa Devlet Desteği Önemli”

 “Neden hasta oluyoruz sorusu yanıtlaması hem kolay hem de zor bir soru” diyerek sözlerine devam eden Dr. Gökmen şöyle devam etti: “Türkiye’de Sağlık Bakanlığı’nın da desteklediği bir akım var. Bakanlık insan bedenine bütüncül yaklaşabilen hekimlerin artması anlamında geleneksel ve tamamlayıcı tıp eğitimlerini başlattı. Hekimler de buna talep gösterdi. Fonksiyonel tıp hekim sayısı ve bütüncül tıpa yönelen hekim sayıları artmaya başladı. Hastalıklara, insan bedenine bütünsel bir bakış getiren yeni bir alan desteklendi.”  İnsanların hastalığa yakalanmasında en temel nedenin toksinler olduğuna işaret eden Dr. Abdülkadir Gökmen, “Günümüz dünyası maalesef toksin dünyası haline geldi. Bedenimiz de bununla mücadele etmeye çalışıyor. Bedenimizde 150 yıllık bu devinimle hayatımıza giren kimyasallarla savaşıyor. Örneğin kozmetik ürünleri son 50 yılın en önemli meselesi gibi. Maruz kaldığımız toksinler ile kendi vücudumuzdaki detoks mekanizmaları arasında bir denge var. Eğer bu denge bozulursa detoks mekanizması yetersiz kaldığı zaman bizi hasta etmeye başlıyor” diye konuştu.  

Günlük Rutinimizdeki Toksinler Nelerdir?

Günlük hayatta karşılaştığımız toksinler nedir? Sorusuna cevap veren Gökmen, “Toksinler dışarıdan maruz kaldığımızda biyolojik sistemlere neden olan maddelerdir. En çok maruz kaldığımız plastiklerdir. Özellikle plastik şişelerden içtiğimiz sular, damacanalar. Evde kullandığımız teflon tavalar, bir diğeri kozmetik ürünler. Güzelliğin çirkin yüzü diye adlandırdığımız ürünler. Kozmetik ürünler incelenmiş ve 844 tanesi toksik çıkmış, bunların 778 tanesi akut toksik bulgulara neden oluyor. 313 tanesi DNA’da mutasyonel değişiklikler yapıyor. Günümüzün en büyük problemi olan infertiliteye de 28 tanesi neden oluyor. Araştırmalarla ortaya konmuş. Toksinlerde doz, maruz kalınan süre miktarı ve dokulardaki birikimleri onları zehir haline getirmektedir” dedi.

Bu Toksinlerden Nasıl Korunacağız? 

Kutup ayılarındaki toksinle İstanbul’da yaşayan birinin vücudundaki toksin arasında bir fark görülmediğine yönelik bir araştırma sonucundan bahseden Dr. Gökmen, toksinlerden kaçmanın mümkün olmadığını söyledi. “Biyolojik sistemlerimiz buna bir şekilde adapte olacak” diyerek açıklamalarına devam eden Dr. Gökmen, “Toksin eşittir insan demektir. Bu toksinlerle mücadele eden insan bünyesinde bulunan detoks mekanizmalarımız var. Beslenme şeklimiz, kullandığımız eşyalarla bunları elimine etmek en doğrusudur. Bir yandan da detox mekanizmalarına destek çıkarak bu süreci hasarsız atlatmaya çalışabiliriz” şeklinde konuştu. 

 Detoksa ihtiyaç duyduğumuzu nasıl anlarız?

“Gündelik hayatta hangi şikayetlerimiz varsa bir detoksa ihtiyaç duyduğumuzun göstergesidir” diyen Bütüncül Tıp Hekimi Gökmen, “Net düşünememe, odaklanamama, motivasyon eksikliği, unutkanlık, gibi şikayetler var ise detoksa ihtiyacımız vardır. Kas eklem ağrıları, kronik yorgunluk çekiyorsak detoks yapmalıyız. Ya da sık enfeksiyona yakalanıyorsak, senede 3-4 defa hastalanırsak ve ağır atlatırsak, vücut kokularında değişiklik var ise, terimiz, idrarımız daha ağır daha kötü koyuyorsa, şişkinlik gaz şikayetlerimiz var ise de detoks zamanı gelmiş demektir. Cilt problemlerinden muzdaripsek, egzamalarımız, sedeflerimiz var ise iyi bir detoksa ihtiyacımız vardır. Tatlı krizleri ve baş ağrısı, kabızlık, ishal, göz altında morluklar, göz altlarımız şiş ise… Nedenler artırılabilir. Obezite de bir toksin sorunudur” dedi.

Çok hızlı kilo vermeyin uyarısı!

Detoksun daha çok kilo vermede kullanımına dikkat çeken Dr. Gökmen şunlara değindi: “Hızlı kilo verirsek toksinler kana karışır ve mobilize olur ve organlarımız hasar görür. Toksini idrarla, dışkılama, tükürük ile atarız. Kilo verirken bu üçlü sistemin düzgün çalışıp çalışmadığına dikkat etmeliyiz. Su tüketimi çok önemlidir. Toksinlerin en iyi çözücüsü sudur. Haftada 1 kilo vermek ideal kilo vermektir. Suyun fayda sağlaması için alkali hale getirerek, yudum yudum içmeliyiz.”

Ozon tedavisi bir detoks yöntemi midir?

Bütünleyici Tıp Hekimi Dr. Abdülkadir Gökmen, “Doğru kişilerce yapılacak ozon tedavisi herkese rahatlıkla tavsiye edilebilecek bir yöntemdir. Bedenimizdeki detoks mekanizmaları vardır. Bu mekanizmaları uyaran bir tedavi yöntemi de ozon tedavisidir. Detoks mekanizmalarını gaza getirip haydi temizliğe başla dedirten bir sistem. Bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor. Tedavi süresi kişiye göre değişebiliyor. Ozon tedavisi 10-12 seans uygulanan, kişinin durumuna göre haftada bir iki şeklinde programlanabiliyor. Tamamen kişiye özgü uygulanan bir tedavi biçimidir. Kişinin şikayetleri ortadan kalkarsa başarılı olunmuş demektir. Ozon tedavisinin yanında vitamin ve mineral desteklemesi de yapılmasını öneriyoruz. Bireye özgü planlanması gereken vitamin mineral ve bitkisel desteklerin olduğu bir süreçtir” açıklamasında bulundu.  

Hacamatla ilgili doğrular ve yanlışlar nelerdir? 

Hacamatın da önemli bir detoks yöntemi olduğuna işaret eden Dr. Gökmen, merdiven altı yerlerde hacamat işleminin kesinlikle yaptırılmaması gerektiğine dikkat çekerek şunları söyledi: “Hacamat günlük pratikte vazgeçilmezimiz oldu. Ancak merdiven altına düştüğü için yanlış kişilerce yapılma riski olduğu için dikkat edilmesi gereklidir. Hacamat birçok toplumda uygulanan bir tedavidir. Toksin atımında hacamatın etkili olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Vücut bu toksinleri kanda dolaştırmak istemiyor ve hücreler arası boşluğa bağ dokusuna atıyor. En geniş bu bağ dokusu da sırt bölgesinde bulunuyor. Burada amaç kan çıkartmak değildir. Mesele hücreler arasındaki boşluktaki sıvıyı alabilmektir. Hacamatta alınmak istenen toksinden zengin sıvıyı tahliye etmektir.”

Bakanlık onaylı sertifikaya sahip kişilere yaptırılmalı

Sağlık Bakanlığı’nın hacamat tedavisinin uygulayıcılarına sertifikasyon şartı getirdiğine dikkat çeken Dr. Gökmen, hacamatın doğru ve eğitimli kişilerce yapıldığında çok etkili bir detoks yöntemi olduğunu belirtti. “Sırt bölgesi akupunktur tedavisinde de çok önemlidir. Akupunktur noktalarına hacamat yapıldığında iç organlarına da etkileri oluyor” dedi.

Derin kesikler atılmaması gerekiyor

Hacamat yaparken ameliyatlarda kullanılan bistüri kullandıklarını söyleyen Dr. Gökmen, “derin kesikler yapılmıyor. Yüzeyel iz kalmayacak şekilde yapılacak kesiler atılıyor. Kupalar tek kullanımlık olmalıdır. Her kupa konan yere hacamat yapılmaz. Kupa konur o bölge gözlemlenir. Bazı kupa konan yerlerde renk değişikliği olmuyorsa kupa oradan çıkarılmalı ve oraya bir şey yapılmamalıdır” diye konuştu.  

Dolunaydan sonra maksimum fayda elde ediliyor

Hacamat ne zaman yapılmalı? Belli bir gün ve zaman önemli midir? sorusuna Dr. Abdülkadir Gökmen şöyle yanıt verdi: “Tıbbi olarak detoks maksatlı hacamat her gün yapılabilir. Yapılan hacamattan maksimum fayda elde etmek isteyenler, tıpkı bir denizin gel git hareketleri gibi düşünülebilinir, bizim de vücuttaki sıvının miktarı değişiyor.  Dolunaydan sonra bu sıvı miktarı daha fazla oluyor. Bu nedenle bu zamanlarda hacamat yaptırılabilinir. Çok daha rahat tahliye bu zamanlarda olabiliyor.”

Tamamlayıcı tıp nedir?

Bütüncül ya da diğer bir deyişle tamamlayıcı tıp hakkında bilgi vererek açıklamalarına son veren Dr. Gökmen, “Bütüncül tıp insan bedenine ve doğaya bütün açısından bakar. Bir tıp hekimi hem modern tıp eğitimi almış hem de bunun yanında ozon tedavisi, fonksiyonel tıp, fitoterapi eğitimi alabilir. Bir kişi bir şikayet ile geldiğinde onun uyku alışkanlıklarından, tuvalet alışkanlıklarına, ailesindeki ilişkilere, kullandığı ilaçlara, beslenmesine, psikolojisine bakarız. Her hastalığın genetik, çevresel nedenleri olduğu gibi zihinsel nedenleri de vardır. Biriktirdiğimiz olumsuz duygular da toksik hale gelebiliyorlar. Modern tıbbın sunduğu inanılmaz tanı imkanları laboratuvar imkanlarımız oldukça geniştir. Almanya’da çok yoğun kullanılan biorezonans denilen yöntemlerle tanı ve tedavi de uygulayabiliyoruz” şeklinde konuştu. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

Kaynak: Bilim ve Sağlık Haber Ajansı

Bir Cevap Yazın